May 16, 2014 07:07pm
...Bu sirada yaninda oturan adam durmaksizin sakizini balon yapip patlatmakla mesguldu. Tas catlasa 30'larinda olmaliydi bu adam.
"Hey Allahim yiaa" diye gecirdi icinden.
Ciplak ayaklariyla camurlu sularda uzun esek oynayan cingene cocuklarin cignedigi gibi cigniyor sakizi igrenc herif. Kim yatar bu sulukle acaba merak ettim!? Para karsiligi yapan bulabilse bile mesela - vah yavrum- eminim bu adamdan sonra orospuluk meslegine bir sure ara verecektir zavallicik. Evet, evet! Orospu emekli eder bu adam ve sakizi...Kalk git yanimdan! Aaay! Daha gelmedik mi 72'ye!?.. Nerdeyiz biz? Burasi neresi? Neden sakiz diye bir sey icat edilmiski sanki?..
Ic sesinin tum benligini kontrolu altina aldigi bu saniyelerde 34'e varmis olduklarini gordu. Tabiki Fulton'dan binip hemen karsisina oturmus olan o sempatik deli de tam o sirada ayaklandi.
Yanlis anlasilmasin, 34'le bir alip veremedigi yoktu ama eger metro kullanmayi karsisindaki adam kadar iyi bilen bir baska deli daha varsa su hayatta ve bindigi metroyu icinde sizip kalmak icin degil de gercekten bir yerden bir yere ulasmak icin kullaniyorsa, 34 kesinlikle o kisinin duragi olmaliydi. Orasi delilerin parti mahallesiydi cunku. Bir de Macys'in. KI Macy's e gidenlerin yuzde seksenbesi turist, geri kalan yuzde on besi de deli olduguna gore (yuzdelerden cok iyi anlardi) problem yoktu. 34 delilerin ve Macyscilerin mahallesiydi.
Bu derin dusunceyi kafasinda onayladigi saniyelerde PAT!? diye bir sesle yeniden icinde bulundugu korkunc metroya dondu. Cingene adam sakizi sisirip sisirip pat PAT PAT!? diye patlatmaya devam ediyordu. Tam adama donup dik dik "omrumu patlattin yeter!" bakisi atmak uzere kafasini cevirmisti ki 72'ye varmis olduklarini fark etti.
Cin+cingene fuzyon iskencesi burada sona ererken karsi platformdan gelen 1 trenini gordu. Her seye ragmen simdi ne gibi manyaklar gorecegini dusunerek heyecanlanmadan edemedi.
DA.
Thursday, November 27, 2014
Friday, November 14, 2014
Zor Is Komedi
Ingilizce kitap okumaktan biktim deyip elime gecen ilk Turkce kitabin Ingilizce aslindan ceviri bir kitap oldugu gecenin hayatin bir cilvesi olmasi gerektigine inanip, herhangi bir dilde hicbir kitap okumadan uyumaya karar veriyorum.
Cem Yilmaz anlatmisti sanirim showlarinin birinde, ya da Sahan Gokbakar. Cok da fark etmez.
"Komedi nedir?"
Nedir?..
"Komedi, icmek icin plastik siseden bardaga su koyup sonra plastik sisenin dibinde kalan suyu icmektir."
Kisinin ilgisini belli bir amaca dogru yonlendirip sonra beklenmeyeni yaparak sasirtmak miymis yani ? Olabilir. Ama eger oyleyse o zaman belki de hayat beni bu gece guldurmek istemistir.
Gulmedim.
Kaldi ki komedinin pet siseyle, cam bardakla falan aciklanmaya calisilmasi da hosuma gitmemisti. Her seyi de baside indirgemeye, icinden derinligi sokup atmaya gerek yok.
Bazen birak derin kalsin.
Ata Demirer'in komediye yaklasimini o yuzden sevdim sanirim. Gecenlerde oturdu ya cilingir sofrasina Ece Temelkuran'la, hani oku bitir bir daha oku bir roportaj cikti ortaya. Orda demis trajedi kolay, zor olan kotu olaylarin icindeki espriyi gormek diye.
Cok hakli, suan esprisini kaybettim bulamiyorum hayatimin. Hayir, sikildigim Ingilizce kitaplari Amerika'da gecirdigim uzun sureye, sonra elime gecen ilk Turkce kitabin da Ingilizce'den ceviri bir kitap olmasini Turkiye ozleminin ikinci elligine, yapmacikligina ve geciciligine gonderme olarak kullanmiyorum. Hele hele hicbir sey okumadan uyumaya karar vermis olmamin iki kita ortasinda kalmis, caresizlikten ne saga ne sola gidemeyip okyanusun dibini boylama hissine benzetmekle yakindan ilgim olmaz.
Ben sadece trajedi kolay diyorum. Komediye saygi duyuyorum ve o yuzden ne okuyorum ne de uyuyorum.
Yaziyorum.
DA
Monday, November 3, 2014
642 Things to Write About from Chronicle Books
So Chronicle Books, which happens to be one of my favorite publishers for Sunday fun-time reads, recently came out with a self-written book to uplift aspiring (or even established) writers' creativity and maybe even help unblock them if they are feeling that way.
I love it.
Love the idea as well as the execution. It was prepared overnight with ideas pouring in from the writers at The San Francisco Writers' Grotto. Overnight, mind you.
There literally are 642 topics you could write about. The minute I set my eyes on this book, I started filling its pages with stories. Here's one to begin with.
A houseplant is dying. Tell it why it needs to live.
Dear basil leaf,
You cannot die on me. I brought you home from Trader Joe's last June because of how you smelled. Your energizing scent took me back to my summers in Italy, where we would sit at the garden as a whole family doing nothing but watching the dog being lazy and cooling off in the shade with music in the background coming through the open door all the while smelling fresh basil.
I wanted to watch you and to pick your oldest and largest leaves to put on my pasta on those rare occasions we cooked. But I was most excited about the idea of sitting next to you on the fire escape and reading to you on hot summer nights.
Then the heat wave came.
I went out two nights in a row because I just couldn't stand being at home. Wasted on both occasions, I came home too carefree; too tired to care, really.
I forgot to water you even though I secretly knew those nights must have been when you were most thirsty. I guess I was testing your limits, like I test myself sometimes...
Fucking heatwave, fucking tests...
You passed.
You passed.
I love you now more than ever and I promise to never test you again.
Of those silky, vibrant, green leaves, only one little, light green, baby leaf survived today; telling me that it's my turn to face the test now. It's my potential to survive that needs fulfilling.
If you live, so do I.
You cannot die on me. Not today, not in this life time. Together, we will survive and thrive for an eternity and then some more.
DA
They also published another version of the same book for younger writers and even another one for artists, who like to draw.
What would you write? Want to find out?
Dee
Subscribe to:
Posts (Atom)