1
Nisan'la 2 Nisan arasinda
1
trenin icinde bir yerde
Bu
gece flamenko dinledim. Dans da izleyecegimi dusunmustum davete evet demeden
once ama mekana vardigimda sadece muzik oldugunu anladim. Mekan dedigim de
Nublu. Bilenler bilir; burasi hala Manhattan mi diyerek supheye dusmenize sebep olan, uzaaak
bir diyarin en uzak kosesi. Ayagimda da ilk defa giydigim, altin sarisi pabuclarim
vardi.
Yeni
aldiginiz ayakkabilar icin ne denir bilirsiniz: Evde giy once, ac. Giydim ben
de ama evde acmaya degil, maratonda kosmaya giymisim istemeden. Metroyla
Financial District'ten once East Village'a, hatta East Village otesi; Alphabet
City'ye, ordan da yine metroyla West Village ve son olarak Upper West'e gitme
curretini nereden buldum trenin icinde eve donmekte oldugum su saniyelerde bile
hala emin degilim. Zaten F veya J metro hatlarinin dahil oldugu herhangi bir
planin mutlu sonla bitemeyecegini artik uzman bir New Yorklu olarak cok iyi
biliyorum. Ama yine de yeni aldigim ayakkabilarim ayagimda butun bunlari
yaptim. Flamenko seviyor olmaliyim.
Hakkinda
yazacak cok tip var suan trende. Geceyle gunduz arasinda binilen trenlerde esine
sik rastlanan bir durum. Ilginc karakterler gunduz ozellikle evden cikmiyor
sanki. Gunduz kural seven insanlarin zamani. O yuzden Flamenko konseri geceye
konmustur belki de. Iyi ki de oyle cunku obur turlu ben kacirirdim.
Gunduz
ben isinde gucunde, evli barkli ve
benzeri tanidik ikilemelerle sifatlandirilabilecek bir kadinim cunku. Sabah
kalkip ise falan gidiyorum. Onemli degil. Daha sadece 30 yasindayim ne de olsa.
Biraz daha hayati ertelemeyi goze alabilirim falan...
Yeter
ki geceleri bana biraksinlar. Gece ikilemelerle tanimlamasinlar beni. Mumkunse
tek bir kelimeyle anlatilabilecek kadar carpici olayim bir anda. Ama hemen
gelmesin akla o kelime. Beni bir sindirmesi gereksin once tanimlayanin. Soyle
br dursun. Iciyorsa bir sigara yaksin, icmiyorsa da ic ceksin biraz. Sonra
gulsun hafif buruk. "O"...desin...kurallari sevmez.
Bu
gece kural istemedim hayatimda. O yuzden isten gec ciktim. Flamenko dinlemek
istedim. Fazla fazla yollar yurudum. J diye bir metroya bindim. Az biraz dans
ettim, once saga sola sallandim daha dogrusu. Sonra baktim muzisyen kaybetti
kendini; elleri gitar calarken ayagi dans etmeye, gozleri koklamaya ve kulaklari
dusunmeye basladi, ben de biraktim onu bunu. Ispanyolca sarkilar soyledim. Simdi beraber Madrid'e gitsek bir kotu sandvic alacak
kadar anlatamam derdimi. (Sunu yapabilirim o ayri: Una cerveza por favor)
Yetmedi
Olee, OLEEEEEE diye bagirdim bu gece. Muzik durdugunda anca fark ettim;
gunduzlerin kuralci isiklari altinda solmus ruhum. Gece yeni kaliplara giren
bedenimin icinde az biraz acildi ciceklerim. Ve tabi karar verdim flamenko dersleri
aliyorum. Ani cikislari hic sevmem.
New
York, New York...Nedir bu kadar vazgecilmez yapan sanki bu sehri diye soran
biri daha cikarsa karsima yakin bir zamanda, flamenkosu diyecegim bu sefer de.
Sacmalik! diyecek sorunun sahibi. Kucumseyecek belki cevabimi. Belki de deli
oldugumdan endise edip yavasca yanimdan uzaklasir. Boylece sehir kendi
kafasinda flamenko yapan, Oleee, OLEEE diye bagiran, altin rengi ayakkabili
kucuk kadinlara ve ancak geceleri canlanan renkli ruhlara kalir. Iyi olur.
No comments:
Post a Comment