Monday, April 27, 2015

Flamenko Ole Oleee


1 Nisan'la 2 Nisan arasinda
1 trenin icinde bir yerde

Bu gece flamenko dinledim. Dans da izleyecegimi dusunmustum davete evet demeden once ama mekana vardigimda sadece muzik oldugunu anladim. Mekan dedigim de Nublu. Bilenler bilir; burasi hala Manhattan mi diyerek supheye dusmenize sebep olan, uzaaak bir diyarin en uzak kosesi. Ayagimda da ilk defa giydigim, altin sarisi pabuclarim vardi.

Yeni aldiginiz ayakkabilar icin ne denir bilirsiniz: Evde giy once, ac. Giydim ben de ama evde acmaya degil, maratonda kosmaya giymisim istemeden. Metroyla Financial District'ten once East Village'a, hatta East Village otesi; Alphabet City'ye, ordan da yine metroyla West Village ve son olarak Upper West'e gitme curretini nereden buldum trenin icinde eve donmekte oldugum su saniyelerde bile hala emin degilim. Zaten F veya J metro hatlarinin dahil oldugu herhangi bir planin mutlu sonla bitemeyecegini artik uzman bir New Yorklu olarak cok iyi biliyorum. Ama yine de yeni aldigim ayakkabilarim ayagimda butun bunlari yaptim. Flamenko seviyor olmaliyim.

Hakkinda yazacak cok tip var suan trende. Geceyle gunduz arasinda binilen trenlerde esine sik rastlanan bir durum. Ilginc karakterler gunduz ozellikle evden cikmiyor sanki. Gunduz kural seven insanlarin zamani. O yuzden Flamenko konseri geceye konmustur belki de. Iyi ki de oyle cunku obur turlu ben kacirirdim.

Gunduz ben isinde gucunde, evli barkli  ve benzeri tanidik ikilemelerle sifatlandirilabilecek bir kadinim cunku. Sabah kalkip ise falan gidiyorum. Onemli degil. Daha sadece 30 yasindayim ne de olsa. Biraz daha hayati ertelemeyi goze alabilirim falan...

Yeter ki geceleri bana biraksinlar. Gece ikilemelerle tanimlamasinlar beni. Mumkunse tek bir kelimeyle anlatilabilecek kadar carpici olayim bir anda. Ama hemen gelmesin akla o kelime. Beni bir sindirmesi gereksin once tanimlayanin. Soyle br dursun. Iciyorsa bir sigara yaksin, icmiyorsa da ic ceksin biraz. Sonra gulsun hafif buruk. "O"...desin...kurallari sevmez.

Bu gece kural istemedim hayatimda. O yuzden isten gec ciktim. Flamenko dinlemek istedim. Fazla fazla yollar yurudum. J diye bir metroya bindim. Az biraz dans ettim, once saga sola sallandim daha dogrusu. Sonra baktim muzisyen kaybetti kendini; elleri gitar calarken ayagi dans etmeye, gozleri koklamaya ve kulaklari dusunmeye basladi, ben de biraktim onu bunu. Ispanyolca sarkilar soyledim. Simdi beraber Madrid'e gitsek bir kotu sandvic alacak kadar anlatamam derdimi. (Sunu yapabilirim o ayri: Una cerveza por favor)

Yetmedi Olee, OLEEEEEE diye bagirdim bu gece. Muzik durdugunda anca fark ettim; gunduzlerin kuralci isiklari altinda solmus ruhum. Gece yeni kaliplara giren bedenimin icinde az biraz acildi ciceklerim. Ve tabi karar verdim flamenko dersleri aliyorum. Ani cikislari hic sevmem.

New York, New York...Nedir bu kadar vazgecilmez yapan sanki bu sehri diye soran biri daha cikarsa karsima yakin bir zamanda, flamenkosu diyecegim bu sefer de. Sacmalik! diyecek sorunun sahibi. Kucumseyecek belki cevabimi. Belki de deli oldugumdan endise edip yavasca yanimdan uzaklasir. Boylece sehir kendi kafasinda flamenko yapan, Oleee, OLEEE diye bagiran, altin rengi ayakkabili kucuk kadinlara ve ancak geceleri canlanan renkli ruhlara kalir. Iyi olur.

No comments:

Post a Comment