Sanirim bir kış ayıydı. Zaten kış cocugu oldugumu dusunursek, kendimi bulmamin da kışa denk gelmesi pek manidar ve uygun kacar. Yine birilerinin yaptigi bir seylere cok kizmis ve kirilmisim. Tipik 18-20 yaslarinda yasanilan soklardan birini yasiyorum. "Ama nasil?..Yani mumkun degil! Nasil?" deyip deyip duruyorum kendi kendime; tam bir bozuk plagim. Biri bana kazik mi atmis, beni aldatmis mi ne, oyle bir sey. Hayati ogreniyorum ve buraya kadar gayet siradan, normal genc bir insanim. Ilginc olan yasadigim uzuntuyu, o sirada icinde bulundugum sikintiyi paylasmak icin ve hatta sikintiyi cozmek icin icgudusel olarak basvurdugum yol: yazmak. Telefona sarilip en yakin arkadaslarima bogure bogure aglamak ya da anneme gitmek de aklima gelenler arasinda ama en on sirada degil. Her seyden once yapmak istedigim bir tek sey var sanki; kalemler aşınıp kagitlar parcalanana kadar yazmak.
Hicbir zaman normal bir cocuk olmadim eger normal diye bir sey varsa tabi. Lisede, universitede maskelendim ve herkes gibi davranmaya basladim o kadar. O yuzden acimi paylasmak icin yazmak isteyince de garipsemedim. Otuz-kirk sayfa, kisa oyku tadinda bir mektup yazdim; ozel kanka kuryesiyle de ilgili yere gonderdim. Sonra da derin bir nefes alip hayatima devam ettim. Sanki o kadar uzulen hic ben olmamisim gibi rahattim. O mektuptan sonra yasanilacaklar onemli degildi sanki artik; sadece mektupla birlikte kusulanlar onemliydi. Her bir kelime kufur, her cumle ayri bir hayalkirikligiysa eger, yazimla birlikte ben de temizlenmistim, yeniden dogmus sifirdan baslamistim sanki. Isin garibi mektupta sevgi sozcuklerinden, asktan meskten baska bir sey yoktu. Severek cezalandirmistim kotu insanlari. Ne guzel diye dusundugumu hatirlar gibiyim. Her sinirim bozuldugunda bir mektup patlatirim olur biter o zaman demis, daha da fazla bu yazma icgudusunu kurcalamamistim. Aynen dusundugum gibi arada sirada yazdim o kadar.
Yillar sonra yine bir kış -hem de en dondurucusundan. Annem, teyzem, kuzenim, ben New York'ta bir araya gelmisiz. Hem uzun bir sure sonra yine 4 kadin birlikte tatil yapmanin heyecani icindeyiz hem de on gun birlikte olacak olmamiza ragmen New York'un buyuklugu ve normalden hizli akan saatleri yuzunden o muze senin bu mahalle benim delicesine gezmeye calisiyoruz. Metropolitan'dayiz o gun. Gezdik dolandik sira modern sanat bolumune geldi. Pek realist bir neslin, hayatta her sey icin cok calismak gerektigi ogretilmis cocuklari olan annem ve teyzem modern sanat sifatiyla muze duvarlarina asilan ve her yil milyonlarca insana sunulan bu sade tablolara inanamiyor. "Bu ne simdi ya?" diye soruyor annem. "Ya ver elime bir gazli kalem bir de kagit, bes dakikada yapayim sana aynisini" diye cevap veriyor Teyzem. Kuzenle ben de sessizce bakmaya devam ediyoruz bir iki cizgiden ve belki blok blok renklerden ibaret modern sanat tablolarina.
Icimden hakli olabilirler mi acaba diye dusunurken anladim birden. Bilgi yarismasinda sorulan soruya kesin dogru cevabi bulmus yarismaci edasiyla aniden kirmizi butona bastim sanki ve dedim ki "Ama sen hic mutluyken, uzgunken, kizginken ya da endiseliyken resim yapmadin ki!" Mesele o resim icin cizilen cizgilerin karmasik veya basit olmasi; sanatcinin kendini ifade ederken yetmis yerine iki renk kullanmasi degildi. Bir insanin kendini ifade etmek icin icgudusel olarak resim yapmayi tercih etmis olmasiydi o tabloyu o muze duvarina astirtan. "Yapabilirdin de niye yapmadin simdiye kadar bir kere bile?" diye sordum. Cevap almak icin sordugum bir soru degildi. Kendi kendime konusuyordum daha cok. Zaten kendimin bulup kendimi tatmin ettigi bu aciklama annemi ve teyzemi ikna etmeye yeterli olmadi. Kırk kusur yillik realistleri bir anda modern sanat aşıgına donusturecek degildim. Avrupa klasiklerine dogru ilerledik.
Hayatin farkli zamanlarinda yasanan farkli olaylar arasindaki baglantilardan ibaret olduguna inanan ben, o muzede yeni bir baglanti kurmustum. Ben yazmayi seviyordum cunku bir yazardim. Henuz kendime itiraf etmemis olsam da, New York'ta otelcilik finansi okuyor ve hatta mezun olduktan sonraki yillar icerisinde de ayni konu etrafindan bir isten otekine kosacak olmama ragmen, ben bir yazardim. Insanin yazabilmesi icin illa kirasini yazarak odemesine gerek yokmus, onu anladim. Yazmak bir sonuc degil, sebepmis. Sinirlendigim icin yazmamisim o mektubu yillar once, yazamadigim icin sinirliymisim.
Simdi yaziyorum, kirami da New York'un otelleri oduyor. Hayatimdaki en buyuk baglantilardan birini kurabildigim icin de cok mutluyum. Ben boyle anladim kim oldugumu. Dogdugumdan beri yapmak istedigim seyi bilen insanlardan degildim. Hatta kim bilir ilerde ne gibi alakasiz gorunen olaylari birbirine baglayacagim ve yeni kesifler yapacagim.
Bugun, ben bir yazarim.
No comments:
Post a Comment